Bal konusunda uzman olan Ahmet Bağran Aksoy, işlenmiş gıdalardan ziyade doğal bal tüketmenin önemine işaret ediyor ve şunları söylüyor:
“Katıksız doğal bal, glikoz ve fruktoz içeriği sayesinde doğal tatlılık ihtiyacını karşılayan başlıca besinlerden biridir. Rafine şeker içermeyen, vitamin, enzim ve protein açısından zengin yapısıyla doğal bal, yılın her dönemi ve günün her saati için uygun bir seçenektir.”
Aksoy, çay ve kahvenin yanında tüketilen endüstriyel atıştırmalıkların sağlıklı bir alternatifi olarak balı öneriyor ve ekliyor:
“Akşam saatlerinde çay ve kahve ile alınan işlenmiş şekerli atıştırmalıklar, tatlılık ihtiyacını geçici olarak karşılasa da, uzun vadede sağlık riskleri taşır. Rafine şeker ve yapay tatlandırıcılarla yapılan tüketim, insülin direncini bozabilir ve şeker hastalığından obeziteye kadar pek çok sağlık sorununa yol açabilir. Akşam saatlerinde içilen çay, kahve veya sahlep gibi içecekler ve ev yapımı tatlılar, bal ile tatlandırılarak daha sağlıklı hale getirilebilir.”
Aksoy, “Yoğurt üzerine bal dökerek yemenin tok tuttuğunu” belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Bir kase yoğurt üzerine eklenen bir yemek kaşığı doğal bal, akşam saatlerinde sizi hem enerjik hem de tok hissettirebilir. Bu kombinasyon, vücudu sarmalayarak hastalıklara karşı koruma sağlar. Doğanın bize sunduğu dört süper gücü – bal, polen, arı sütü ve propolis – birleştirerek, vücudun hastalıklara karşı korunmasını sağlayabiliriz. Mevsim geçişlerinde bu dört bileşeni tüketmek, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir. Kışa girerken bu karışımı tüketerek, vücudunuzu hastalıklara karşı koruyabilirsiniz. Önerilen kür, 500 gram doğal bal, 100 gram polen, 100 gram arı sütü ve 20 gram propolisten oluşur. Beş yaş ve üzeri çocuklara yarım çay kaşığı, yetişkinlere ise günde bir veya iki tatlı kaşığı önerilir. Sağlıklı ve enerjik bir gün geçirmek istiyorsak, bu tür doğal şifa kaynaklarını tüketmeliyiz.”